17 Kasım 2009 Salı

Kıyı Devletinin Yetkileri

Kıyı devletinin içsularda bulunan yabancı ticaret gemileri üzerindeki yetkileri

Kıyı devleti,içsularında ya da limanlarında bulunan yabancı ticaret gemileri üzerinde (maliki özel kişiler ya da devlet olsun fark etmez) münhasıran yargı yetkisine sahiptir.
Uluslararası hukukta kural olarak; yabancı ticaret gemilerine kıyı devletininin iç sularından zararsız geçiş hakkı tanınmamıştır ancak bunun istisnasi vardır:
Daha önce karasularına dahil olup yabancı gemilerin zararsız geçiş yaptığı bir deniz kesimi sonradan esas hatların herhangi bir sebeple ileri uzatılması neticesi kıyı devletinin içsuları içerisinde kalsa dahi yabancı gemilerin denizin bu kesiminden zararsız geçiş hakkı etkilenmez.

Yabancı gemiler limanlarda ya da içsularda bulundukları sırada hukuki ve cezai sorumluluğu gerektirir bir eylem ya da işlemde bulunurlarsa bu gemilere el konulması, üzerlerinde ihtiyati tedbir veya ihtiyati haciz işlemi yapılması mümkündür.

Kıyı devletinin idare hukukundan doğan yetkileri
Türk hukuku yönünden yabancı ticaret gemilerinin iç sularımıza girişini yasaklayan herhangi bir mevzuat hükmü yoktur. Bu gemiler limanlarımızda veya iç sularımızda bulunurken idari ve kazai tüm kurallara uymak zorundadırlar.

Aksi takdirde bu husustaki uluslar arası sözleşme hükümleri saklı kalmak üzere kıyı devletinin bu gemiler üzerinde iç hukukundan doğan tüm yetkileri kullanması mümkündür.

İstanbul liman tüzüğüne göre; limana gelen gemilerin kaptanları, donatanları ve acenteleri seyir esnasında ve limanda meydana gelen deniz kazalarında önemli makine arızaları, genel seyir güvenliği bakımından saptadıkları sakıncalı hususları ve gemide işlenen suçları Liman Başkanlığına rapor etmek, kaptan ve gemi adamları bu hususta soruşturmaya esas olmak üzere yapılacak çağrıya uymak ve sorulan soruları cevaplandırmak zorundadır.

Yabancı bir ticaret gemisi
1- kötü hava sebebiyle
2- force majeure(mücbir sebep) nedeniyle
3- tehlike nedeniyle
limana sığınmak durumunda kalırsa bu gemi limanda geçerli olan vergi, ceza, yasaklama gibi mahalli kurallara tabi olmayacaklardır. Geminin gerçek bir tehlike sebebiyle sığınıp sığınmadığını takdir hakkı kıyı devletinin.

Gemi denize, yola, yüke elverişsizse, sefer evrakı eksik veya uzmanlarca yapılan muayeneleri (kespertiz) hiç ya da zamanında yapılmamışsa liman makamları gemiyi seferden men edebilecektir.

Kıyı devletinin hukuki yargı yetkisi
Ticaret gemisi üzerindeki yargı yetkisine getirilen istisnalar: ( bu haller dışında kıyı devletinin kuralları geçerli)
1- Ticaret gemisinin gemi adamları arasındaki özel hukuk ihtilaflarında geminin bayrak devleti hukuku geçerlidir.
2- Gemi kaptanı-mürettebatı ile mürettebattan olmayan kişiler arasındaki özel hukuk ihtilaflarında kıyı devleti kanunları ihtilafı kurallarına göre çözümlenir.
3- Mürettebat arasındaki hukuki ihtilaflarda taraflardan biri ihtilafı kıyı devleti yargı makamlarına intikal ettirirse bu makamların yargı yetkilerini kullanmaları kaçınılmazdır.


Gemide bulunan kişiler ya da mallarla ilgili hukuki ihtilaflarda kıyı d yargı yetkisi
Kıyı devletinin içsularındaki yargı yetkisi kendi vatandaşı olan kişiler veya malları üzerindeki hukuki ihtilaflarda kara ülkesinde sahip olduğu yetkilerden farksızdır.
Ancak bu kişiler yabancı veya malları yabancılara aitse hukuki ihtilaf yabancılık unsuru taşıyorsa kıyı devleti yargı yetkisini kullanırken öncelikle taraf olduğu uluslar arası bir sözleşme varsa buna uyacaktır.yoksa kıyı devletinin kanunlar ihtilafı kuralları devreye girecektir. Kıyı devleti yargı yetkisi söz konusu olursa iç hukukundaki tüm tedbirleri almak, özellikle kişiler veya malları üzerinde cebri icrada bulunma yetkisine sahiptir.


İhtilaf yabancılık unsuru taşısa da taşımasa da kıyı devleti gemideki kişiler veya mallar üzerinde hukuki ihtilaflarda yetkilerini kullanırken gemiyi tutuklayamaz,alıkoyamaz, limanda kalmaya zorlayamaz.

Özet: ticaret gemisinin mürettebatı arasında özel hukuk ihtilafı bayrak devletinin yasalarına tabidir. Gemi kaptanı ya da mürettebatı ile yolcular arasındaki hukuki ihtilaflar kıyı devleti kanunlar ihtilafı kurallarına göre çözülecektir. Bu ihtilaflar kıyı devletinin mahalli makamlarına intikal ettirilmedikçe yargı yetkisinin kullanılması söz konusu olmayacaktır.

Gemi ile ilgili ihtilaflarda kıyı devletinin yetkisi
Kıyı devleti limanları ya da içsularındaki yabancı ticaret gemileri ile ilgili hukuki ihtilaflarda yer itibariyle yargı yetkisine sahiptir ancak özel hukuktaki irade muhtariyeti esası sonucu ile bu yetkinin kıyı devleti yerine tahkim ya da yetki andlaşmaları ile yabancı bir mahkemeye verilmesi ya da tarafların seçeceği özel bir hakem heyetinin yetkili kılınması mümkündür.

İhtilafın çözümünde bunlardan hangisi yetkili kılınırsa kılınsın neticede bu makamların gemiyle ilgili olarak vereceği tüm kararları, bu arada yabancı mahkemelerce verilmiş olanlar hariç ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarıyla cebri icra muamelelerini uygulamaya kıyı devletinin mahkeme ve icra daireleri yetkili olacaktır.

*yabancı mah ilamının kesin delil veya hüküm olarak kabulü için Türk mahkemelerince tanınması şarttır. Şu hallerde tanıma kararı verecektir:
1- Yetkili Türk mah yabancı mah ilamının Türk mahkemelerince münhasır yetkisi dışında olması
2- Hükmün Türk kamu düzenine açıkça aykırı olmaması
3- Türklerin kişi hallerine dair ilamlarda Türk kanunlar ihtilafı kuralları uyarınca yetkili kılınan hukukun uygulanmış olması

İçsuların Hukuki Rejimi

İçsuların rejimi kıyı devletinin egemenliğine dayanır. Denizin bu kesimlerinde kıyı devletinin yetkileri tam ve mutlaktır ve kara ülkesindeki yetkilerinden farksızdır.
Uluslar arası hukukun devletin kara ülkesi için öngördüğü sınırlamalar varsa bunlar aynen içsularında da geçerlidir.
Kıyı ile sıkı bir bağlantı halinde olan içsularda, kıyı devletinin çıkarlarına üstünlük tanınmıştır.
İçsularında yetkileri tam olmasına karşılık kıyı devletinin taraf olduğu andlaşmalarla veya ulusal mevzuatında bu yetkilere sınırlama getirilmiş olabilir.
1923 Deniz Limanlarının U. Arası Rejimine Dair Cenevre Sözleşmesine göre,
Akid devletler, mütekabiliyet şartıyla, diğer akid devletlerin bayrağını taşıyan ticaret gemilerine, limanlarına girme, limanlarını kullanma ve gemi ve yolcular için tanıdıkları ulaştırma ve ticari işlemlere ilişkin kolaylıklardan tam olarak faydalanma konusunda vatandaşlarına ve diğer devlet gemilerine yaptığı muamelenin aynını yapma yükümlülüğü altındadır.

Uluslar arası uygulamada genel eğilim yabancı ticaret gemilerinin limanlara giriş çıkışlarının serbest olduğu yönündedir. Buna rağmen kıyı devleti
1- Askeri limanlarını sürekli olarak
2- Salgın hastalıklarda geçici olarak
3- Kamu güvenliğinin tehdit edilmesi durumunda geçici olarak yabancı gemilere kapatabilir.

Liman devleti, ülkesine kendi kanunlarına aykrı olarak girmiş bulunan kaçaklar hakkında kendi mevzuatını uygular.
Savaş gemilerine gelince uygulamada siyasi suçluların savaş gemilerine sığınma hakkı olduğu genelde kabul edilir. Ancak adi suçluların savaş gemilerine sığınma hakkı olmadığı kabul edilir. Bir yabancı savaş gemisi uluslar arası kurallara aykırı olarak sığınma hakkı tanıdığı durumlarda bile kıyı devletinin gemiye girerek sığınmacıyı alma hakkı yoktur. Bu gibi bir durumda kıyı devleti savaş gemisinin bayrak devletine başvurarak sorunu diplomatik yollarla çözümlemek durumunda olur.

Türk içsularının hukuki rejimi:
Türk karasularının genişliğinin ölçümünde başlangıç noktası esas hat olarak kabul edilir.
Esas hatların kara tarafında kalan suları ve körfez suları, Türk iç sularıdır, daimi liman tesisleri kıyının bir parçası sayılır ve dış limanlar iç sulara dahildir.

Türkiyenin esas hatlarını saptama yetkisi Bakanlar Kuruluna aittir.

Yabancı gemilerin Türk iç sularına ve limanlarına giriş çıkışlarında temel kurallar:
1- Yabancı tic gemilerinin Türk içsularına ve limanlarına girişi ilke olarak serbesttir.
2- Yabancı savaş gemilerinin Türk içsularına giriş çıkışı izin şartına bağlıdır.

İzin: Yabancı silahlı kuvvetlerine ait savaş gemileri, Türk iç sularına gelmeden en az 30,
Nükleer savaş gemileri ise en az 60 gün önceden izin alacaklardır.

Yabancı gemiler Türk iç sularına ve limanlarına girdikten sonra Türk yasalarına uyma yükümlülüğü altındadırlar.
Yabancı savaş gemileri Türkiye toprak bütünlüğünü, siyasal bağımsızlığını ve güvenliğini tehdit edemez Türkiyenin güvenliğine aykırı davranışlarda bulunamazlar.

Türk içsularında ve limanlarında bulunan yabancı gemilerin Türk yargı organlarınca yargılanabilmesi konusunda temel kurallar:
1- yabancı ticaret gemileri ve yabancı devlete ait ticari amaçla kullanılan gemiler (Türk Mevzuatına göre) hukuk ve ceza konularında ilke olarak Türk yargı organlarınca yargılanabilirler.
2- Yabancı savaş gemileri dokunulmazlık ilkesi gereğince Türk yargı organlarınca yargılanamazlar.
3- Yabancı savaş gemilerinin Türk içsularında ve limanlarında neden olacakları zararlar Türk yargı organlarınca saptanabilir. Ancak saptanan zarar uluslar arası hukukun öngördüğü yollar çerçevesinde savaş gemisinin bayrak devletinden talep edilir.
4- Bir zarara neden olan ya da Türk yasalarına aykırı davranan bir yabancı savaş gemisi üzerinde Türk makamlarının herhangi bir izinsiz denetimde bulunması veya gemiye el koyma yetkisi yoktur. Bu durumda ( yönetmelik hükümlerine uygun hareket etmeyen) yabancı silahlı kuvvetlere ait gemiler Türk limanlarını, içsularını, karasularını terke davet edilir.
5- Yabancı savaş gemileri ve münhasıran kamu yönetiminde kullanılan yabancı devlet gemileri zabt ve müsadere edilemez.

İçsular

İç sular
İçsuları karasularının ölçülmeye başlandığı esas hattın kara tarafında kalan deniz alanlarıdır. Karasularının iç sınırı ile kara ülkesi arasında kalan deniz kesimi içsulardır.
Bu su alanları: koylar, körfezler, limanlar, kapalı denizler, iç denizler, düz esas hatlar yönteminin uygulandığı durumlarda bu hatların berisinde kalan su kesimleri girmektedir.

Esas hat:
Devletin yetkisine tabi olan deniz alanlarının ölçülmeye başlandığı hattır.
Değişik hukuki rejimlerin geçerli olacağı deniz alanlarının sınırlarının tespit edilmesi için karasularının iç sınırının saptanması gerekir.
Karaların iç sınırı içsular rejiminin geçerli olduğu deniz kesimi ile karasuları rejimini ve diğer deniz alanlarını ayıran sınırdır.
Karasularının iç sınırının tespitinde ise iki yöntem vardır:
1- Normal esas hat: Suların en alçak olduğu zamandaki coğrafi kıyı çizgisine eşittir. Kıyı doğrultusundaki en düşük cezir hattıdır, suların en çok çekildiği hattır.
2- Düz esas hat: Kıyı fazla girintili ve parçalanmışsa veya kıyının hemen yakınında adalar, kayalar varsa, bu tür kıyılarda iç sınır kıyının uygun uç noktalarını birleştiren düz hatlar esas alınarak saptanır.

Körfezler, limanlar, mercan adaları, resiflere sahip adalar, akarsu ağızları, cezir yükseklikleri, çok girintili çıkıntılı kıyılar, kıyıya çok yakın adalar, doğal özellikleri nedeniyle kıyı çizgisinin çok değişken olduğu yerler, tüm bu yerlerde düz esas hat yöntemi uygulanır. Esas hat uç noktaların birleştirilmesi ile elde edildiğinden, bu esas hat ile kara ülkesi arasında kalan deniz alanı içsuları oluşturur.

1958 Cenevre KBBS ve 1982 BMDHS içsuların sahip olacağı deniz alanının düz esas hat yöntemine başvurarak tespit edilmesini düzenlemişlerdir.

Bu yöntemin uygulanma şartları 1958 Cenevre KBSS ve 1982 BM DHS de düzenlenmiştir. Bunlara göre düz esas hatların çiziminde kıyının genel istikametinden önemli ölçüde sapılmayacaktır.

Kapalı denizler- İç denizler
Kapalı deniz: tamamen bir veya birkaç devletin toprakları ile çevrili geniş su alanıdır.
Kapalı deniz tek bir devletin toprakları ile çevriliyse bu deniz kıyı devletinin ülkesinin bir parçası sayılır. Hukuki açıdan böyle denizlerle, diğer göller arasında bir fark yoktur.
Kapalı deniz iki veya daha fazla devletin toprakları ile çevriliyse, bir sınır gölü durumunda olan bu denizin hukuki rejimini devletler aralarında bir andlaşma ile tespit ederler.

Coğrafi nedenle iç deniz: kıyıları aynı devlete ait ve genişliği karasuların genişliğinin iki katından az olan bir boğazla açık denize bağlı bir deniz iç deniz sayılır.

*açık denizlerde seyrüsefer serbestliği ve karasularından yabancı ticaret gemilerinin zararsız geçiş hakkı bir uluslar arası deniz hukuku kuralı olarak kabul edilmiştir. Bu konulara ilişkin özel bir andlaşmaya gerek yoktur.
*tek başına geçiş serbestliği tanınmış olması, bir iç denize açık deniz statüsü vermeye yeterli değildir. Geçiş serbestliği tanınan bir deniz alanı diğer bakımlardan kıyı devletinin ulusal yetkilerine tabi kılınabilir.

Körfezler
Düz esas hat yöntemi uygulanır.
Coğrafi bakımdan körfez: denizin kara ülkesine doğru oluşturduğu derin girintiyi ifade eder. Körfezlerin ve koyların hukuki rejimi arasında bir fark yoktur.
Uluslar arası deniz hukuku(1958 Cenevre KBBS, 1982 BM DHS) tüm kıyıları aynı devlete ait olan ve şu niteliklere sahip körfezlerin kapsadığı deniz alanlarını iç sular rejimine tabi tutar:
1- körfezin ağzını kapatan bir doğru çizginin çap alınarak çizilen yarım daire alanının körfezin kapladığı su alanına eşit ya da küçük olması gerekir.
2- Körfezin doğal giriş noktaları arasındaki uzaklığın 24 deniz milini aşmamamsı gerekir. Böylece çok geniş ağızlı körfezlerin içsular rejiminden yararlanma imkanları ortadan kalkmaktadır.

İki ya da daha çok devlet arasında yer alan körfezlerin hukuki rejimi her somut olayda körfezin gösterdiği coğrafi özelliklere göre ilgili kıyı devletleri kendi aralarında anlaşarak körfezin birer bölümünü kendi içsuları olarak kabul edebilirler.

Tarihi körfez: Yukarıdaki iki şart aranmadan da bazı körfezler içsular rejiminden yararlanırlar. Ancak bunlar dışında 2 şart aranır:
1- yeterli ve uzun bir süreden bu yana sürekli olarak söz konusu körfezin ilgili devletin egemenliği altında bulunması
2- bu durumun diğer devletler tarafından kabul edilmiş bulunması

Limanlar
Körfezler gibi içsular rejiminden yararlanırlar. Limanlarda da düz esas hat yöntemi uygulanır.
Limanlar deniz ulaşımı ve seyrüsefer ihtiyaçlarını güvenlik içinde karşılamak üzere gemilerin uğramasına ve barınmasına uygun olan, genelde tabiatın hazırladığı ve insanların geliştirdiği yerlerdir.
Limanlarla ilgili 1958 ve 1982 Sözleşmelerindeki kurallar:
1- Limanların içindeki deniz alanı içsular olarak kabul edilir.
2- Limanlarda düz esas hattın tespit edilmesinde yararlanılan uç noktalar, limanın ayrılmaz parçasını oluşturan sürekli tesislerin en uçtaki noktalarıdır
3- Limanın açığında bulunan tesisler, yapay adalar ve demir yerleri limanın parçası olarak kabul edilmezler, bunlar içsular rejimine tabi değillerdir.

Türk Uluslararası Gemi Sicili - Gemi Türleri

Türk Uluslararası Gemi Sicili
Türkiye bu son bahsedilen 1986 Gemilerin Tescili ile ilgili BM Sözleşmesine de taraf değildir. Elverişli sicilin Türk denizciliğini etkilemesi üzerine 1999 tarihinde Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu (TUGS) yürürlüğe girmiştir. Bu düzenlemeye göre:

TUGS ye tescil edilebilecek gemiler:

Gemiler için aranan şartlar:
Gemilere bir yaş sınırlaması getirilmemiştir. Maliki kim olursa olsun;
1- Bu kanunun yürürlüğe girdiği anda milli gemi siciline tescilli olan
2- Türkiye de inşa edilen gemi ve yatların tescili mümkündür

Gemi maliki için aranan şartlar:
1- Türkiye de ikamet eden Türk ve yabancı uyruklu gerçek kişilere ait gemi ve yatlar
2- Türk mevzuatına göre kurulmuş şirketlere ait gemi ve yatlar
donatanlarının talebi üzerine doğrudan doğruya TUGS ye kaydedilirler.

Türk Ticaret Kanunu ve TUGS arasında çatışma:
TTK ya göre hisseleri belirli bir oranı hamiline yazılı olan anonim şirketlere ait gemiler tescil edilemezken, TUGS ye göre bu tür gemilerin tescili mümkündür.

Türk olmayan gerçek ya da tüzel kişiler :
1- Yurt dışından finansal kiralama yoluyla temin edilecek gemiler ve yatlar
2- Türkiye de ikamet eden yabancı uyruklu gerçek kişiler ve Türkiye de Türk mevzuatına göre kurulmuş olup da ortakları TC vatandaşı olmayan şirketler

Gemi türleri:
Mülkiyeti özel hukuka tabi gerçek ve tüzel kişilere ait olan gemiler özel sektör gemileri,
Mülkiyeti devlete ait olan gemiler devlet gemileridir. Geminin türü ve dolayısıyla gemiye tabi olacak hukuk kurallarının tespitinde ilk ölçü geminin tahsis edildiği amaç olacaktır.
Özel gemiler
Ticaret gemileri:
1958 ve 1982 Sözleşmelerinde ticaret gemilerinin tanımı yapılmamıştır.
Tüm ticaret gemilerinin karasularından zararsız geçiş hakkı mevcuttur.
Zararsız geçiş hakkının varlık sebebi de deniz ticaretinde ulaşımın serbest ve kesintisiz olmasını sağlamaktır.

1982 BM Sözleşmesi savaş gemisinin tanımını yapmıştır buna göre en geniş anlamıyla savaş gemisi dışında kalan diğer gemiler ticaret gemisi olarak nitelendirilebilir.
Gemi ekonomik bir kazanç amacına tahsis ediliyorsa o ticaret gemisidir.
1958 Cenevre KBBS ve 1982 BM DH Sözleşmesinde yer alan bütün gemilere uygulanacak kurallar ve ticaret gemilerine uygulanacak kuralların tamamı, ticari amaçlar için kullanılan devlet gemilerine de uygulanacaktır.
İki sözleşme de geminin bağlı olacağı hukuki rejimi geminin tahsis edildiği amaca göre belirlemektedir.

Türk Hukuku da geminin tahsis amacına ilişkin ölçüyü kabul eder:
Denizde kazanç elde etme maksadına tahsis edilen ve fiilen böyle bir maksat için kullanılan her gemi kimin tarafından veya kimin namına ve hesabına kullanılırsa kullanılsın Ticaret gemisi sayılır.

- denizde kazanç teminine tahsis edilmiş olacak
- kimin nam ve hesabına çalıştığını tespit etmeye gerek yok

Ticari olmayan gemiler:
Özel hukuk gerçek veya tüzel kişilerine ait olmasına rağmen denizde ekonomik bir kazanç elde etmeye yönelik faaliyet göstermeyen gemilerdir.
Ticari olmayan gemiler deniz hukuku sözleşmelerinde ticaret gemilerinin tabi olduğu hukuki rejime bağlıdırlar ve bunlara da zararsız geçiş ve yargı yetkisine ilişkin diğer kurallar uygulanabilir.

Devlet gemileri:
Mülkiyeti devlete veya bir kamu tüzel kişiliğine ait olan gemilerdir. Bunlar ; savaş gemileri, kamu hizmeti gören gemiler ve ticari amaçla kullanılan gemilerdir.

Savaş gemileri:
Bayrağını taşıdıkları devletin kara ve hava kuvvetleri gibi ulusal savunma hizmetlerini yerine getirmekle görevli gemilerdir.
1982 Cenevre Açık Deniz Sözleşmesi, sadece deniz kuvvetlerine mensup değil, bir devletin silahlı kuvvetlerine mensup olan belirli nitelikleri taşıyan gemileri de savaş gemisi sayar. 1982 BM DH Sözleşmesi silahlı kuvvetlere ait gemileri savaş gemisi sayar.

Savaş gemileri devletin egemenlik kudretini temsil ettiğinden mutlak dokunulmazlığa sahiptirler. Tabi ki bu gemilere kıyı devletinin karasularındaki düzenine uymamak yetkisi vermez.
Savaş gemisi de kıyı devleti kendisine zararsız geçiş hakkı tanıdığı durumda aynen ticaret gemileri gibi kıyı devletinin hukuk mevzuatına uymakla yükümlüdür.
Savaş gemisinin kıyı devletinin geçişle ilgili kanunlarına ve düzenlemelerine uymaması ve uyması için kendisine ulaşan bir talebi umursamaması halinde kıyı devleti bu savaş gemisinin derhal karasularını terk etmesini isteyebilir.
Ticaret gemilerinden farklı olarak savaş gemilerinin sahip oldukları dokunulmazlık ilkesinin bir sonucu olarak kıyı devletinin yargı yetkisine tabi kılınmamışlardır.
Savaş gemisi üzerinde tek yetkili devlet bayrak devletidir.
Savaş gemisinin sebep olduğu zarar sebebiyle bayrak devletinin sorumluluğu: bayrak devleti, savaş gemisinin kıyı devletinin geçişle ilgili kanunlarına ve düzenlemelerine veya sözleşmenin hükümlerine veya uluslar arası hukukun diğer kurallarına riayet etmemesi sebebiyle ortaya çıkan herhangi bir kayıp veya zararın sorumluluğunu taşıyacaktır.

Kamu hizmeti gören gemiler:
Devletin kamu hizmetlerine tahsis edilen veya fiilen kamu hizmetinde bulunan ve ticari olmayan gemiler bu kategoridedir.

Genel kamu yararı için tahsis edilen bu gemilerin savaş gemilerinin tabi olduğu hukuki rejime bağlı oldukları genelde kabul edilir. Brüksel Sözleşmesine göre bu tür gemiler herhangi bir yolla taciz, tevkif ve zapt edilemezler.
1958 Cenevre KBBS savaş gemilerine uygulanacak kuralların ticari amaçla kullanılmayan diğer devlet gemilerine de uygulanacağını öngörür.

Ticari amaçla kullanılan devlet gemileri:
Devlete ait olan gemi denizde kazanç teminine tahsis edilmişse veya böyle bir amaca tahsis edilmediği halde fiilen denizde kazanç elde etmede kullanılıyorsa ticaret gemisi sayılır.
1958 Cenevre KBBS ticari amaçla kullanılan devlet gemilerinin ticaret gemilerinin hukuki rejimine tabi olacağını öngörür. Bu düzenleme ticari amaçla kullanılan devlet gemileri üzerinde yargı yetkisinin kullanılmasını sağlayan ve dokunulmazlık ilkesini geçersiz kılan bir düzenlemedir.
1982 BMDH Sözleşmesinde de ticari amaçla kullanılan devlet gemileri yargı yetkisinin kullanılması açısından ticaret gemilerinin tabi olduğu kurallara açık bir şekilde tabi kılınmıştır.
Her iki deniz hukuku sözleşmesinde de ticari amaçla kullanılan devlet gemilerinin hukuki rejiminin ticaret gemileri ile aynı şekilde düzenlenmesi gemilere uygulanacak hukuk kurallarında geminin tahsis edildiği amacın ölçü alındığını gösteriyor.

Gemi Sicili

Bayrak: Vatandaşlığa karinedir. Gemiler bayrağını taşıma yetkisine sahip oldukları devletin vatandaşlığına sahiptirler.

1958 Cenevre KBBS ve 1982 BM DHS de açık denizde seyreden veya yabancı sulara giren gemilerin bayrak taşıması andlaşma hükmüdür.

Her devlet kendi bayrağını taşıma şartlarını kendisi tayin eder.

Gemilerin sadece bir devletin bayrağı altında sefer yapmaları yükümlülüğü vardır. İki ya da daha fazla devletin bayrağını taşıyan gemiler vatansız gemi muamelesi görürler.

Yetkili makamlar gerekli şartların yerine gelmesi durumunda vatandaşlığını ve milli bayrağı çekme hakkını simgeleyen gösteren belgeleri düzenleyip verirler.

Gemilerin tescili:
Tescil bir geminin vatandaşlığını gösteren en önemli faktördür. Vatandaşlık geminin tescili için bir şartsa da bir geminin tescil edilebilmesi için vatandaşlık yanında bayrak çekme hakkı da bulunmalıdır.
Tescilin kamu hukuku bakımından önemi:
1- güvenlik, gemi adamları, gemi düzeni gibi konularda hangi devletin yetkili olduğunu
2- hangi devletin diplomatik koruma ve konsolosluk yarımdı yapacağını
3- kabotaj hakkının varlığını
4- savaş halinde savaş kurallarının ve tarafsızlığın gemiye karşı nasıl uygulanacağını gösterir
.
Tescil geminin vatandaşlığına dair resmi makamlarca tutulan en güvenli belgedir. Uygulamada ise devlet himayesinin tek kriteri olarak kabul edilmiyor. Çünkü tescil bazı durumlarda devletle gemi arasında gerçek ve etkili bir bağlantı kurar.

Sicil türleri:
Geleneksel ulusal sicil:
Gemi sahibi, işleticisi ve gemi adamlarının tescil devletinin vatandaşı olması ve bu devlet ülkesinde ikamet etmesi gerekir.

Off- shore sicil:
Rekabet gücünü arttırmaya yöneliktir. Uluslar arası iş gücü piyasasından düşük maliyetli gemi adamı temini ve vergi imtiyazları gibi çeşitli imtiyazlarla gemi sahiplerini kendilerine çekerler.

Açık- Elverişli Sicil( Kolay Bayrak):
Ortaya çıkış sebepleri:
1- önceleri savaşan devletin siciline kayıtlı bir ticaret gemisi tarafsız bir devlet siciline kaydedilerek ticari faaliyetlerini diğer savaşan devletlerin müdahalesine uğramadan serbestçe devam ettirebiliyordu.
2- Ekonomik sebeplerle açık sicile yöneliş arttı çünkü denize kıyısı bile olmayan bazı devletler hemen hemen bütün gemi sahipleri tarafından yerine getirilebilecek düzeydeki esnek şartlarla denizcilik piyasasına çıkmaya başladılar. Gemi sahipleri de vergi yükümlülüğünün az ve tescil maliyetinin düşük olması sebebiyle kara para aklanmasına da müsait olan bu sicile meyletmişlerdir. (Vergi muafiyeti yoluyla doğrudan doğruya kolaylık sunar, mali olarak da ucuz yabancı gemi adamı istihdamına göz yumarak dolaylı kolaylık sağlar, bu sebeple caziptir. )
3- Devletler hukuku gemilere vatandaşlığın hangi şartlarla verileceğini devletlerin iç hukukuna bıraktığından bu hakkın serbestçe kullanılması elverişli sicillerin yaygınlaşmasını sağlamıştır.
4- Askeri sebeplerle, yakın zamanlarda donanma kuvvetlerince sunulan korumadan faydalanmak için belirli ülke ya da ülkelerin bayraklarının tercih edildiği görülmüştür.

Sonuç: hangi gerekçeyle olursa olsun kolay bayrak uygulamasıyla gemi malikinin vatandaşı olduğu ülke ile gemi üzerinde bulunan hukuki hak ve kontrol imkanı ortadan kalkmaktadır.

Uluslar arası- ikinci sicil:
1958 ve 1982 sözleşmelerinin elverişli sicil olgusunu ortadan kaldırmakta yetersiz kaldığını gören devletler, kendi ülkelerinde ikinci sicil adıyla yeni bir sicil türü geliştirmişlerdir. Elverişli bayrağın sağladığı birçok avantajı da içeren bu siciller giden gemilerin milli filolara katılmasını sağladı ancak bugün uluslar arası sicillerle ticaret faaliyeti gösteren dünya filosunun yarıya yakını yanında elverişli siciller de tamamen ortadan kalkmamıştır.

Gemilerin Tescili Hakkında BM Sözleşmesi:
Elverişli sicille gemiye sahibinin vatandaşı olduğu devlet bayrağının yerine bir başka devlet bayrağının çekilmesi uluslar arası hukukta tartışmalar oluşturmuş, baskın görüşe göre gerçek kişilerde olduğu gibi gemilerde de vatandaşlığın yakın bağlantı esası düşüncesi ağırlık kazanmıştır.

Bu görüş 1958 ve 1982 sözleşmelerine de yansımıştır. Bunlara göre devletler ile kendi bayraklarını çekme hakkı tanıdıkları gemi arasında gerçek bir bağlantı olmalıdır. Bu bağlantı ile bayrak devleti gemi üzerindeki kamusal yetkilerini kullanabilecek, idari, sosyal ve teknik kontrollerini etkili bir şekilde yapabilecektir.
Bu sözleşmeler her devlet ülkesindeki gemilerin tescili, vatandaşlığın verilmesi ve kendi bayrağını çekmesi için gereken şartları belirleme yükümlülügü getirmiştir.( uluslar arası andlaşmalarda açıkça kabul edilen istisnalar hariç çifte vatandaşlığa izin yoktur.)
Her devlet de bayrağını çekme hakkını verdiği gemilere bayrakla ilgili belgeleri vermek zorundadır.

1986 daki BM Ticaret ve Kalkınma Konferansının desteğinde yapılan BM konferansında kabul edilen Gemi Tescil Şartları Hakkındaki Sözleşme ye göre(henüz yürürlüğe girmemiştir) gemi ile bayrak devleti arasında gerçek bir bağlantı kurmak için 3 temel unsurun varlığı aranacaktır, sözleşmede bayrak devletine ilk iki şart arasında bir tercih hakkı tanınmaktadır.

1- Gemi adamlarının milliyeti
2- Gemi maliklerinin milliyeti
3- Geminin yönetiminde donatma iştiraki veya gemi işletme şirketlerinin milliyeti

Özet: gemi bayrağını taşıdığı devletin vatandaşıdır. Yalnızca bir devletin bayrağı altında seyredebilirler. Birden fazla ülkede aynı anda tescil yoktur. Geminin bir ülkenin bayrağını taşıyabilmesi için o ülke devleti ile gemi arasında gerçek ve yakın bir bağlantı kurulmuş olmalıdır. Sözleşmeye göre gerçek ya da yakın bağlantı: geminin mülkiyeti ve idaresinin bayrak devletinin vatandaşlarına ait olması, gemi personelinin bayrak devleti vatandaşı olmasıdır.

Uluslararası Deniz Hukuku - Gemi

Doktrin de geminin tanımlanmasında kabul edilen temel unsur;
1- gemide suda hareket ettirilebilen
2- kendi başına yönlendirilebilen bir araç olması
1958 Cenevre KBSS ve 1982 BM DHS de savaş gemisi dışında başka bir gemi tanımı yapılmamıştır.
uluslar arası hukukta deniz hukukunda tek bir gemi tanımı olmadığından her devlet kendi iç hukukunda gemi tanımını kendi yapmıştır.

Türk hukukunda gemi:
Tahsis edildiği gayeye uygun olarak kullanılması denizde hareket etmesi imkanına bağlı olan ve pek küçük olmayan her türlü tekne

Bu tanımın unsurları:
1- tekne
2- pek küçük olmayan tekne
3- deniz hareket olanağı
4- amaca uygun kullanım: denizde hareket imkanına bağlı bulunması

sonuç: yukarda sayılan iki özelliği taşıyan her türlü gemi hukuken gemi sayılmalı ve böylece sözleşmelerdeki hakları tanınmalıdır. İki unsur dışındaki unsurlar ek unsurdur, ülkeden ülkeye değişir.

Geminin ayırıcı unsurları:
1- geminin adı:gemi adı gemi siciline kaydedilir, geminin her iki tarafına ve kıçına kolaylıkla okunabilen bir şekilde yazılmalıdır. Tescil edilen gemi adı ancak izne bağlı olarak değiştirilebilir aksi halde değiştirilemez.
2- bağlama limanı: TH na göre: gemiye ait seferlerin yönetildiği limandır. Bağlama limanının kaptanının yetkilerinin sınırları ve işletmeye karşı açılacak davalarda yetkili mahkemenin belirlenmesi durumlarında bağlama limanı önem arzeder. Donatanlara karşı geminin bağlama limanı mahkemesinde de dava açılabilir.
3- Tonajı: geminin iç kapasitesidir. Her devlet kendi iç hukukuna göre gemilerin iç kapasitesini ölçer. Geminin ne kadar yük, yolcu taşıyabileceği, bunlar için alınacak taşıma ücretleri ve donatanın bazı hukuk sistemlerinde sınırlanan sorumluluğunu tespitte geminin tonajına göre hareket edildiğinden hukuken önem arzeder.
4- milliyeti: Her geminin bir milliyeti vardır, ve gemiler milliyetlerinin olduğu devletin bayrağını taşırlar. Gemiler açık denizde yalnızca uyruğunda bulundukları devletin münhasır egemenlik yetkilerine sahiptir. Bir devletin milliyetine sahip olacak gemilerin yerine getirmesi gereken şartları belirlemede bayrak devleti yetkilidir.

Açık denizde seyreden gemi üzerinde ceza, idare, hukuk davalarına konu olacak her eylem ya da işlem bayrak devletinin yetkisi altında bulunur.

1958 Cenevre KBSS ye göre devletle gemi arasında gerçek bir bağ bulunmalıdır. Amacı; vergi, hukuk veya iş hukukundan doğan bazı avantajları kullanmak amacıyla bayrak kanununun suistimal edilmesini önlemek.

TH na göre yalnız Türk gemileri Türk bayrağı çekebilirler. Şu gemiler Türk gemisidir:
1- Tek bir kişinin malı ise bu Türk olmalıdır, birden çok kişinin malıysa maliklerin hepsi Türk vatandaşı olmalıdır. Bu durumda bu gemi Türk gemisidir. Türk bayrağı çekebilir.
2- Donatma iştiraki şeklinde işletilen geminin Türk ticaret siciline tescil edilmiş olması, gemi paylarından yarısından fazlasının Türklere ait olması ve gemi müdürünün Türk olması durumunda bu gemi Türk gemisidir. Türk bayrağı çekebilir.
3- Hangi tüzel kişiye ait olursa olsun tüzel kişiye ait gemilerin Türk kanunlarına göre kurulmuş olması durumunda bu gemi Türk gemisidir. Türk bayrağı çekebilir.

Her Türk gemisi Türk bayrağı çeker kuralının 2 istisnası vardır:
1- Türk e ait gemiye yabancı bayrak çekilmesi : Bir Türk gemisi Ticaret Kanunumuzdaki belirtilen bazı nitelikleri olmayan bir kişiye en az 1 yıl süre ile bu kişinin gemiyi kendi adına işletmesi için bırakılmış olması durumunda bu Türk gemisine yabancı bayrak çekilebilir.( malikin isteği üzerine Ulaştırma Bakanlığı en çok 2 yıl süre ile gemiye yabancı bayrak çekilmesine izin verebilir.)
2- Yabancı bir gemiye Türk bayrağı çekilmesi: Yabancı bir gemi Türk gemisine malik olma koşullarına sahip bir kişiye, kendi adına işletilmek üzere en az bir yıl süre ile bırakılmış olursa ( geminin uyruğunda olduğu ülke kanunlarında Türk bayrağı çekmesine engel bir hüküm olmaması şartıyla), gemi malikinin onayı ile Ulaştırma Bak tarafından Türk bayrağı çekilmesine izin verilebilir.

Türk bayrağı çekebilen gemiler için kabotaj hakkı önemli bir imtiyazdır.
Türk kıyılarında yük ve yolcu taşımak vesair deniz hizmetlerini yapmak Türk bayrağı taşıyan gemilere aittir.